Nilüfer Belediyesi Kütüphane Müdürlüğü’nün Edebi Kazılar söyleşisine konuk olan yazar Melisa Kesmez, 65. Sait Faik Hikâye Armağanı’na değer görülen ’Nohut Oda’ adlı kitabı üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi.
Nilüfer Belediyesi Kütüphane Müdürlüğü’nün, okurları, konuk yazarlarla birlikte kitaplara dair derin yolculuklara çıkardığı Edebi Kazılar etkinliğine, çağdaş Türk edebiyatının değerli yazarlarından biri olan Melisa Kesmez konuk oldu. Moderatörlüğünü yazar Onur Bütün’ün yaptığı ve youtube üzerinden çevrimiçi gerçekleşen söyleşide Melisa Kesmez, 65. Sait Faik Hikâye Armağanı’na değer görülen ’Nohut Oda’ adlı kitabı ve yazın hayatı üzerine samimi açıklamalar yaptı. Ev üzerine çalışmanın kendisine heyecan verici geldiğini belirten Melisa Kesmez, “Ev meselesiyle uzun süredir hem meşgulüm, hem kavgalıyım, hem de bir şekilde ipin ucundan tutmaya çalışıyorum. Ev, Nohut Oda kitabımın tematik konusu. Ama benim için bitmiş bir konu değil. Evi düşünmeye, ev içindeki insanın kendi varlığını yeniden oluşturma biçimlerine biraz fazla düşkünüm. Mekânla olan ilişkinin, ruhsal ya da fiziksel tarafı beni çok meraklandırıyor. Kitapta yer alan ’Kız Kardeşim Handan’ öyküsü, diğer öyküler içinde bu konuyla daha fazla ilişki kurduğum öykü oldu” diye konuştu.
Yazdıklarının, dış etkenlerden çok kendi içindeki dinamikler üzerinden ortaya çıktığını söyleyen Kesmez, aile kavramından çok fazla ilham aldığını belirtti. Kesmez, “Aile meselesiyle olan büyük kavgam, anne baba ve çocukların rolleri Türk edebiyatında çok kez işlenmiş konu olmasına rağmen, benim de okur ve yazar olarak inatla tekrar üzerinden geçmekten büyük keyif aldığım bir konu. Bu psikolojik travmalarla dolu alanın içinde bir yazar olarak dolaşmaktan çok fazla ilham aldığımı söyleyebilirim. Düşünmekten ve yazmaktan en keyif aldığım şey aile ortamı. Benim oyun alanım gibi” dedi.
Kadın hikâyeleri anlatmayı da çok sevdiğini söyleyen Kesmez, kadının dünyasına içeriden bakan kalemlerin artmasının umut verici olduğunu söyledi. Kesmez, “Belki aynı konular çevresinde dönüyoruz, belki annelik ve aşk anlatıyoruz ama içeriden üretilen her şeyin çok daha samimi ve kalıcı olduğunu düşünüyorum. Nohut Oda’daki mekânları, kafamda öykülerden daha önce resmettim. Bazı mobilya türleriyle ilgili araştırma yaptım. Hikâyeyi anlatırken, hikâyenin içinde yer alan her eşyanın da o anlatı içinde bir simgesi olması için uğraştım. Bir karakter gibi odaların içinde dolaşıyorlar. Karakterin eşya ile olan alakası önemli ama orada yazar olarak asıl niyet ettiğim şey, okurun hikâyeyi geçtiği mekânı hayal edebilmesiydi. Orada anlatılan duygu, çatışma, ortam her neyse onu destekleyecek nesneleri bulup, koymaya çalıştım. Neredeyse bir sanat yönetmeninin yapabileceği titizlikle düşünmeye çalıştım. Bazı şeyleri yazmadan anlatmaya çalıştım. Bu benim için uğraştığım şey oldu ama sanırım karşılığını alabildim" şeklinde konuştu.