Kendini bilme, kendini tanıma, kendini sevme muhteşem bir sanat icrası gerektiriyor.
Önce egosal bir benlik yaratıp hakikatinin üzerine örtüyorsun.
Burada yaptığın her şey senin yok hükmünde OL'duğun bir süreç.
Bilmeden bir rüya aleminde dalacağın bir rüyada rol oynayacak bir sen inşa ediyorsun.
Bununla muazzam bir aşk yaşıyorsun.
Sanki celladına aşık olan mağdur gibi.
O egosal benlik seni duvardan duvara acılardan acılara hazlardan hazlara vururken kopmayan bir bağ oluyor.
Yediğin her kırbaçta daha da sırtını açıyorsun.
Bir nokta var ki acılar ile sarsılındığı ve neticesinde egosal benliğin fark edildiği.
İşte bu andan itibaren gerçek sanatçı gerçek yaratıcı keşfedici bulucu ortaya yavaş yavaş süzülüyor.
İşi zor ama gönülde bir ateş var ki harlanmak için AN kolluyor.
Bu sanatçı rüyada iken inşa ettiği esere bakıyor.
Kendi bile şaşkın bu devasa eser ortaya çıkana ve bir rüya alemini dibinden köşesine kadar sallayana kadar neredeydin dercesine.
Kollar sıvanacak gönül harlanacak.
Ortada bir çok katkı ile yapılan eser bu sefer yalnız yıkılacak.
Bir heykeltraşın blok bir mermerdeki fazlalıkları keski ile kazıması gibi.
Sanal OL'an egosal benliğin var ettiği her şey tek tek usanmadan temizlenecek.
O benlikler silinirken bilinecek ki bu işlemi gerçekleştiren de bu benler sayesinde kendini buldu fark etti.
Yani öfke kin duymayacak,
OL'an her şeyde ki onayımızı ve hayrı görme bilinci ile.
Sanatçı rüyada iken kendini gerçeğe taşıyan eseri yenileyecek ve yeni eser ile kendinden açılan yeni bir dünyayı seyir edecek.
Seyri sefa OL'sun.