Genel

Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan: “Deprem bu evrenin gerçeğidir bunu kabul edeceğiz”

Abone Ol

Bursa Teknik Üniversitesi tarafından, 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi’nin 24. yıl dönümü nedeniyle Mimar Sinan Yerleşkesi’nde ’Depremin Sosyal Etkileri’ başlıklı bir panel gerçekleştirildi. Panelde deprem gerçeği ve alınması gereken önlemler konuşuldu.

Bursa Teknik Üniversitesi’nde 17 Ağustos felaketinin 24. yılında “Depremin Sosyal Etkileri” paneli gerçekleştirildi. Panele, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanvekili Ali Mersin, BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, Uludağ Üniversitesi Rektörü Feridun Yılmaz, Mudanya Üniversitesi Rektörü Hasan Yavuz ve Akademik Oda başkanları katıldı.

BTÜ Mimar Sinan Yerleşkesi Turkuaz Salonda gerçekleşen panelde moderatörlüğü Prof. Dr. Naci Çağlar üstlendi. Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, BTÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Aslı Yeşil, Sosyoloji Bölümü öğretim üyeleri Dr. Rıdvan Şimşek ve Dr. Selda Adil Eklemezler konuşmacı olarak yer aldı.

“Doğal olan hiçbir şey felaket olmaz”

’Depremin Öznesi ve Nesnesi: İnsan’ başlıklı sunumunu gerçekleştiren Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, “Şunu artık fark etmemiz gerekiyor deprem bir doğal afet. Genelde doğal felaket deniliyor, doğal olan hiçbir şey felaket olmaz. Deprem bu evrenin bir gerçeğidir biz bunu kabul edeceğiz. Yer bilimciler depremleri bazen büyük bir nimet gibi de görüyor. Bir felsefeci ‘İnsan doğaya uyumlu şekilde değil, doğaya rağmen yaşama çalışıyor’ diye söylemiş. Bugün depreme uygun zeminler, uygun olan, olmayan yerler belki bunlara uymaksızın yapılaşma yapıyoruz, her an deprem olabilir ihtimalini göz ardı ederek normalde 3 katlı yapılması gereken evi 4 - 5 kat atmaya çalışıyoruz. İnsanın bu doğal olana uygun bir hayat felsefe oluşturmaması temel sorunumuz” şeklinde konuştu.

“Deprem sonrası yeni bir süreç yeni bir hayat akışı oluşur”

Depremin toplumsal boyutuna değinen Dr. Rıdvan Şimşek ise konuşmasında, “Bu deprem süreci aslında toplumda belirli bir uyumu da sağlayabilir. Böyle bir boyutu var ama bir de bunları yıkıp, tehdit edecek bir boyutu da var. Deprem dediğimiz korku toplumda altta yatan gerilimleri, çatışmaları gün yüzüne çıkartabilir. Bir başka unsur iletişim kavramı, deprem sürecinde bunu çokça yaşadık iletişimin kesilmesi, sağlıklı bilgi alınamaması gibi süreçler ciddi sorunlara yol açıyor ve ihtiyaçların giderilmesi gibi yanlış ihbarlar ile pek çok soruna yol açıyor. İletişim araçları deprem konusunda önemli bir unsur olarak dikkate alınması gerekiyor. Oradan yayılacak bir bilgi paniği azaltacakken tam tersi yanlış bilgilerle o sorunların çözülmesi geciktirilebilir, engelleyebilir. Bir diğeri devletin tepkisi ve politikası, sosyologlar deprem sürecinde devlet kurumlarındaki sürecin ilerlemesini, buradaki rollerini inceleyip bize depreme hazırlık konusunda bilgi verebilir. Bir başka boyut sosyal düzen ve bozulma boyutu, sosyal yapılan rutinler deprem sürecinde bozulur, televizyonlar deprem durumunda birden yayını keser ve yayın akışını durdurur. Bakarız yeni bir süreç yeni bir hayat akışı oluşur. Bu deprem bölgesinde olmayan insanlar için de aynı şekilde bütün gündemleri değiştiren bir süreçtir. Bir diğer unsur yerinde edilme sorununu ortaya çıkartır yani göç sorununu. Bir başka boyutu, gönüllülük ve sosyal dayanışma boyutu bu da toplumda gönüllülük sivil toplum örgüleri, dayanışma ağlarının varlığı bunların etkinliği ve örgütlülüğü açısından önem arz eder. Bir başka boyut kültürel boyut, sosyologlar bu süreçte inançsal ve kültürel sorunları inceler bir deprem durumunda inanç ve kültür sorunları toplumsal olarak önemlidir” ifadelerine yer verdi.

“TÜİK verilerinde doğal afet nedeni ile göç yok”

Deprem sonrası yaşanan göç olayları hakkında sunum yapan Dr. Selda Adil Eklemezler, “2021 yılında TÜİK bir araştırma yaptı. İnsanların göç etme oranlarına bakıyorlar. Tayin, eğitim, geri dönmesi, sağlık, bakım, ev alması gibi diğer gerekçelerle birlikte insanların yer değiştirdiğini görüyoruz. Doğal afet nedeni ile göç yok. Doğrudan afeti yaşamı insanlar üzerinde çokça bilindik ya da görünür olamadığını ortaya koyuyor. Nasıl olsa geçti diye bir anlamda geçicilik hissini hatırlatıyor. Yine sorun yaşadığımız depremdeki bölgeden tahliye oranlarını görüyoruz, bu nüfus büyük çapta bir orana tekabül ediyor. Nerelere dağıldılar derseniz Türkiye’nin her yerine dağıldılar. Afet durumlarında insanlar çevre illere dağılır. Evet çevre iller de var ama genellikle Ankara ve Antalya şeklinde oluyor. Bursa’da ise 25 bin civarı afetzede ya da çevre mültecisine ev sahipliği yapıyoruz” dedi.