Acıbadem Bursa Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Teoman Atıcı, halk arasında eklem kireçlenmesi olarak isimlendirilen “Osteoartrit” hastalığıyla ilgili önemli bilgiler verdi. Doç. Dr. Atıcı, eklem kireçlenmesinin 1986 yılında Amerikan Romatoloji Tanı ve Tedavi Komitesi tarafından “Eklem kıkırdağının bütünlüğünde bozulmayla ilişkilendirilmiş semptom ve bulguların yol açtığı, kemik ve eklem kenarlarında değişikliklerle seyreden bir hastalık” olarak tanımlandığını ifade etti. Hastalığın vücutta en sık el, diz, kalça ve omurga eklemlerinde görüldüğüne değinen Doç. Dr. Atıcı “Hastalık, primer (birincil) ve sekonder (ikincil) osteoartrit olmak üzere ikiye ayrılır. Primer osteoartrit eklem kıkırdağındaki dejenerasyona bağlı gelişen doğal bir süreçtir. Sekonder osteoartrit ise travmalar, enfeksiyonlar, genetik hastalıklar ve eklem yapısını bozan gelişimsel kalça çıkıklığı gibi çeşitli altta yatan hastalıklara bağlı olarak gelişir” diye konuştu.

AW608545_03

Hastalığın yavaş yavaş ilerlediği ve belirtilerin de geç fark edildiğine değinen Doç. Dr. Atıcı, “En sık semptomu eklem ağrısıdır. Genellikle ağrı fiziksel aktiviteyle artar. Ayrıca eklemde şişme, hareketlerde kısıtlılık, deformite ve fonksiyonel kayıp eşlik edebilir. Hastalığın en önemli risk faktörleri; kadın cinsiyet, ailesel genetik yatkınlık, yüksek kilo ve ilerleyen yaştır” dedi.

Doç. Dr. Atıcı, hastalıktan kaçınmak için gözden geçirilmesi gereken bazı risk faktörlerini şöyle sıraladı:

“Obez hastalardaki fazla kiloların uygun yöntemlerle verilmesi, kas gücü arttırıcı egzersizlerin yapılması, eklem diziliminin uygun olmasının sağlanması, alt uzuvlarda boy farkı varsa ayakkabıya uygulanacak yükseltiler veya cerrahi yöntemlerle giderilmesi ve kemik - kıkırdak metabolizmasına uygun diyet yapılması çok önemli.”

Egzersizlerle hasta şikayetlerinde azalma görüldüğünü belirten Doç. Dr. Atıcı, “Eklem kireçlenmesi hastalarında egzersiz programlarıyla eklem çevresi kas güçlerinin arttırılması ve aerobik kapasitenin yükseltilmesi hedeflenir. Egzersizler genellikle diğer tedavi yöntemlerine destek hedefiyle kullanılmaktadır. Cerrahi tedavi uygulanmış hastalarda da egzersizler fonksiyonel sonuçları iyileştirmektedir. Hastalar kendilerine uygun egzersiz programları için mutlaka hekim desteği almalıdır” diye konuştu.

Doç. Dr. Atıcı, günümüzde eklem kireçlenmesi tedavisinin Uluslararası Osteoartrit Araştırma Derneği güncel tedavi kılavuzlarına göre yapıldığına değinerek tedavinin 3 aşamada uygulandığını dile getirdi. İlk aşamada hayat tarzı değişikliklerinin yer aldığını söyleyen Doç. Dr. Atıcı, “Tedavide ilk basamak hastanın eğitimidir. Hasta öncelikle hastalığı konusunda bilinçlendirilmelidir. Egzersiz programlarıyla kas gücünün arttırılması ve obez hastalarda kilonun azaltılması hedeflenmektedir. İkinci aşamada ilaç tedavisinin olduğu aktarılmalıdır. Farmakolojik tedavide non-steroid antiinflamatuar ilaçlar (NSAİ) ve parasetamol, semptomların kontrol altına alınmasına yardımcı olur. Eklem kireçlenmesi için günümüzde geliştirilmekte olan birçok ilaç vardır. Doktor kontrolünde verilen glukozamin olarak isimlendirilen ve çeşitli kıkırdak yapıtaşlarını içeren ilaçlar kullanılabilir. Ayrıca hyalüronik asit başta olmak üzere çeşitli eklem içi enjeksiyon tedavileri uygulanabilir” diye konuştu.

Son aşamada uygulanabilecek cerrahi tedavi için ise Atıcı, şunları söyledi:

“Hayat tarzı değişiklikleri ve farmakolojik tedaviye rağmen semptomların yeterince kontrol altına alınamadığı ve osteoartrit evresi ileri olan hastalarda cerrahi tedavi yöntemleri uygulanır. Cerrahi tedavide hastalığın aşamasına göre farklı uygulamalar yapılmaktadır. Bunlar; eklemin açık ya da kapalı yöntemlerle yıkanıp temzilenmesi (debridman), alt uzuvlardaki şekil veya dizilim bozukluğunu gidermek için yapılacak kemik düzeltme ameliyatları (osteotomiler) ve ekleme protez uygulanması gibi ameliyatlardır. Hasta memnuniyeti yönüyle değerlendirildiğinde tüm cerrahi uygulamalar içerisinde en yüksek hasta memnuniyetini sağlayan ve bu yönüyle yüzyılın ameliyatı olarak kabul edilen eklem protezi olarak da isimlendirilen eklem replasmanı yöntemleriyle ağrı düzeyinde azalma, fonksiyonel kapasitede artış, günlük aktivite düzeyinin yeniden kazandırılması ve hayat kalitesinde artış sağlanır. Uygun endikasyonlarda iyi bir cerrahi teknik ile protez sağ kalımı uzun yıllar sürer.”

Doç. Dr. Atıcı, eklem kireçlenmesinin geri dönüşsüz bir hastalık olmasına rağmen tedavi yöntemleriyle ağrıların azaltılıp, hastalığın ilerlemesinin önlenebileceğine dikkat çekerek “Bu nedenle hastalığın hayat boyu belirli aralıklarla takibi gereklidir. Bu takip sırasında hekim kontrolünde aşamalara göre gerekli tedaviler uygulanır” dedi.

AW608545_02

Kaynak: iha