Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yargıtay'ın yeni binası ile 2021- 2022 adli yılı açılış törenine katıldı. Törene Erdoğan'ın yanı sıra, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Bakanlar, Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, milletvekilleri ve yargı üyeleri katıldı.

Yargıtay'ın yeni binasının bahçesinde düzenlenen törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni adli yılın yargı camiası için hayırlara vesile olması temennisinde bulundu. Son 20 yılda adalet teşkilatının çehresinin değiştiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Fiziksel ve yapısal dönüşümlerin yeni bir örneğine daha burada sizlerle birlikte şahitlik ediyoruz. Bu fiziki dönüşümün Yargıtay'ın verdiği hizmetlere değer ve fark katacağına inanıyorum. Temeli 2018 Mart'ında atılan 191 dönümlük alan üzerine kurulan bu bina 422 bin metrekareyi aşkın kapalı alana sahiptir. Toplamda 10 bloktan oluşan Yargıtay binamız dairelerin üyelerin, tetkik hakimlerinin, çalışanların ve ilgili tüm kesimlerin ihtiyaçlarını karşılayacak kapasiteye, donanıma, teknolojiye sahiptir" diye konuştu.

'MERDİVEN ALTINDA YARGI'
Yargıtay Onursal Başkan İsmail Rüştü Cirit ile Yargıtay'ın yeni hizmet binasının yapılmasına ilişkin görüşmeleri hakkında bilgi veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Benimle bu konuyu müzakere ettiğinde, biz de gerçekten merdiven altında yargı, adalet ne hallerde olduğunu bildiğimiz için artık buralardan gerçekten adalet camiasının yargı, Yargıtay'ın buralardan kurtulmasının gereğine inandığımız için 'bu adımı atmamız gerekir' dedik. Sadece tabii Yargıtay değil önce Danıştay'ı da ardından Anayasa Mahkemesi'ni hamdolsun bitirdik orası da bitti. Anayasa Mahkemesi'nden sonra şimdi de komşu olarak Yargıtay'ın bu muhteşem binasını da bitirmiş olmanın bahtiyarlığı içerisindeyiz. Bunlarla ülke, dünyaya da bir mesaj veriyor bu bakımdan bunlar çok çok önemli" dedi.

Yargıtay'ın yeni binası ile Ankara'da 6 ayrı binaya bölünmüş olan Yargıtay'ı tek çatı altında topladıklarını söyleyen Erdoğan, "Halen önünde 516 bin civarında derdest dosya bulunan bu kurumun işleyişindeki vakit ve kalite kaybının önüne geçtik. Yargıtay'ımızın yeni binasının ülkemize ve yargı camiamıza hayırlı olmasını diliyorum. Aynı şekilde binamızın hemen önünde inşa edilen ve bölgenin trafiğini rahat ve konforlu şekilde akmasına katkı sağlayacağına inandığım Yargıtay Kavşağımızın da şehrimize hayırlı olmasını temenni ediyorum" ifadelerini kullandı.

'ANKARA'YA YENİ BİR ADLİYE BİNASI KAZANDIRMAKTA KARARLIYIZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara'ya bir de şanına ve tarihine yakışır bir Adliye binası kazandırmakta kararlı olduklarını belirterek, "Adalet Bakanlığımız ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız proje çalışmalarını bitirmek üzere, inşallah yıl bitmeden yeni adliye binamızın temeli de atılacak. Yaklaşık 700 bin metrekare kapalı alana sahip olacak yeni adliye binası, mevcudun 4 katı büyüklüğüyle, inşallah Ankara'nın ihtiyacını uzunca bir süre karşılayacak. Böylece, oldukça dağılmış olan adliyemizin tüm birimlerini de aynı yerde buluşturacağız. Bu projenin de şimdiden hayırlı olmasını diliyorum" dedi.

'ADALET DEVLETİN VARLIĞININ SEBEBİDİR'
Erdoğan, sadece büyük binalarla, gelişmiş fiziki imkanlarla, güçlü teknolojik alt yapılarla adalet sağlanamayacağını belirterek, "Bunlar sadece adaletin daha hızlı, daha sağlıklı tesisine katkıda bulunur. Adaletin tesisinin garantisi, yargının bağımsız ve tarafsız bir anlayışla ortaya koyacağı duruşu, temsili ve sonuçta vereceği adil kararlarıdır. Kiminin Hazreti Ömer'e, kiminin Hazreti Ali'ye izafe ettiği bir sözle özetleyecek olursak, devletin dini adalettir. Eğer bir devlette adalet yoksa, onun hangi sistemle yönetildiğinin, kim tarafından idare edildiğinin, vatandaşlarının hangi inanca veya milliyete sahip olduğunun bir önemi kalmaz, orada sadece zulüm hüküm sürer. Evet, adalet devletin varlığının sebebidir. Ecdadımız, yüreğinin ve bileğinin gücüyle ele geçirdiği coğrafyaları, asırlar boyunca adaleti sayesinde huzurla, güvenle yönetmeyi başarabilmiştir. Bunun için Kanuni Sultan Süleyman Han, 'kılıcın yapamadığını adalet yapar' diyor. Gelecek nesillere bırakacağımız en büyük miras da işte bu anlayış olacaktır" diye konuştu.

'YARGININ ZULÜM MAKİNESİNE DÖNÜŞEBİLECEĞİNİ HEP BİRLİKTE GÖRDÜK'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, adaletin aynı zamanda toplumun huzur ve barışının, mutluluğunun, refahının teminatı olduğunu vurgulayarak, "Herhangi bir haksızlığa dur diyecek, millet adına hakkı, sahibine teslim edecek olan da yine adalettir, adaletin temsilcileridir. Dolayısıyla, adalet sistemini geliştirmek için atılan her adım bizim için değerlidir, kıymetlidir, önemlidir. İşte bunun için bizim kadim kültürümüzde yargı mensubunun hikmet sahibi, feraset ve basiret erbabı olması beklenir. Bu açıdan bakıldığında adalet dağıtanların sorumluluğu büyük, yükü fazla, vebali ağırdır. Maalesef, yakın tarihimizde, bu mukaddes sorumluluğu 'millet için ve millet adına' taşımaktan bihaber, sözüm ona yargı mensuplarına da rastladık. Asıl görevlerini bir kenara bırakıp vesayet güçlerine, darbecilere, cuntacılara selam duran adalet temsilcilerinin elinde, yargının nasıl bir zulüm makinesine dönüşebileceğini hep birlikte gördük" dedi.

'ZULÜM İLE ABAD OLUNMAZ'
Hukukun zulme alet edildiği bu kötü alışkanlığın son halkasını FETÖ mensuplarının sergilediğini söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: 
"Bu alçak örgütün hakim, savcı görünümlü mensupları, milletimizin adalet duygusunu en kirli, en rezil şekilde suistimal etmeye kalktılar. Kumpas davalarıyla, 7 Şubat operasyonuyla, 17- 25 Aralık yargı darbesiyle adaleti kendi kirli ve gizli ajanlarının aracı haline getirmeye çalışanlar karşılarında milletimizi buldu. Ne yaparlarsa yapsınlar, hangi oyunları denerlerse denesinler başaramadılar. Çünkü zulüm ile abad olunmaz, nitekim onlar da olamadılar. Bu vesileyle, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında dimdik ayakta duran, ne kendi içlerindeki hainlerin kumpaslarına, ne namluların ölüm kokan tehditlerine aldırmadan görevlerini hakkıyla yerine getiren tüm hakim ve savcılarımıza şükranlarımı sunuyorum. Gerçekten de 15 Temmuz'un demokrasi tarihimizde pek çok açıdan olduğu gibi yargı kültürü bakımından da bir dönüm noktası niteliğindedir. Darbecilere karşı verilen mücadeleyi anıtlaştıran demokrasi ve adalet nöbeti adliye koridorlarında hemen o gece başlatılan soruşturma ve gözaltılar ile perçinlendi. Hakkın, milletin, devletin ve en başta adaletin yanında saf tutan yargı mensuplarımız, Cumhuriyet tarihimizde ilk defa bir darbe girişimine karşı cesaretle ve kararlılıkla hukuku işletti. Bu onurlu duruş, Türk yargısının önünde tertemiz bir sayfa açmış, geleceğin hakimlerine savcılarına rehberlik edecek büyük bir emsal olmuştur. Bir kez daha bu kutlu mücadelede emeği geçen herkesi tebrik ediyor, şehitlerimizi rahmetle yad ediyor, kahramanlarımızın her birinin alınlarından öpüyorum."

'FETÖ'NÜN İZLERİNİ TAMAMEN SİLENE KADAR ÇALIŞMALARIMIZI SÜRDÜRECEĞİZ'
Geçmişte yaşananlardan çıkarılması gereken en önemli dersin yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının, hukuka bağlı kalmanın, demokrasi ve hukuk devleti açısından hayati öneme sahip olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Önce darbecilerin, sonra vesayetçilerin ve nihayet FETÖ'nün milletimizin adalet duygusuna vurduğu darbelerin izlerini tamamen silene kadar çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Merhum Aliya İzzetbegoviç'in, 'biz savaşı öldüğümüzde değil, düşmanlarımıza benzediğimizde kaybederiz' sözünü asla unutmayacağız. Bu nedenle haktan, hukuktan asla vazgeçmeyeceğiz. Amaca giden her yolu mubah gören anlayışı reddediyoruz. Doğru ve düzgün amaçlarımıza, doğru ve düzgün araçlarla ulaşmaya devam edeceğiz. Adaleti sadece adliye binalarına, duruşma salonlarına tahsisli bir kavram olarak görmeyeceğiz. Üstat Necip Fazıl'ın dediği gibi; 'Adalet, hakkı yerine koymaktır ve sade mahkemelerde değil, hayat ve muamelelerin her şubesinde aranması gerekli başlıca şarttır.' Evet, adalet hayatın her alanında, toplumun her kesiminde, devletin tüm görevlerinde aranmalı ve titizlikle yerine getirilmelidir" dedi.

'YARGI ELEŞTİRİYE AÇIK OLMALI'
Adil davranma yükümlülüğünün her kurum ve fert için geçerli bir yükümlülük olduğunu söyleyen Erdoğan, "Bununla birlikte, yargının bağımsızlık ve tarafsızlığı, kararlarının hiçbir koşulda eleştirilmeyeceği anlamına da gelmez. Mahkeme kararları elbette herkes için bağlayıcıdır. Sistemin bu şekilde işlemesi hukuk devletinin en başta gelen şartıdır. Ancak bir kararın bağlayıcılığı başkadır, eleştirilmesi başkadır. Demokrasilerde, hukukun ve hakkaniyetin sınırları içinde yargı kararları da eleştirilebilir, tartışılabilir, üzerinde farklı görüşler ifade edilebilir. Hayatın ve yapılan işin tabiatı gereği, yargının verdiği kararı beğenen kadar beğenmeyen de çıkabilir. Hatta yargı kararlarına getirilecek ilmi, hukuki, makul, mantıklı, yapıcı eleştiriler, yargıya engel değil, tam tersine yargının gelişmesine destek olur. Bunun için yargının, kamusal tartışmaya katkı sunan her türlü eleştiriye açık olması gerektiğine inanıyorum. Tabii bunu yaparken, hakimin ve savcının yasaları uygulamakla vazifeli olduğunu asla hatırdan çıkarmamalıyız" diye konuştu.

'ÖNÜMÜZDEKİ YILIN İLK AYLARINDA ANAYASA HAZIRLIĞIMIZI MİLLETE SUNACAĞIZ'
Yargı alanında yapılan düzenlemeleri anlatan Erdoğan, "Tabii sadece bugüne kadar yaptıklarımızla yetinmiyor, asıl bundan sonra yapacaklarımıza bakıyoruz. Yeni bir yargı paketi için hemen kolları sıvadık. Arkadaşlarımız en kısa zamanda bu yeni paketi Meclis'in gündemine getirecekler. Yeni Anayasa konusundaki süreci de yakından takip ediyoruz. Cumhur İttifakı'ndaki ortağımızla birlikte kendi hazırlığımızı yavaş yavaş şekillendiriyoruz. Gönlümüz arzu eder ki tüm siyasi partiler olarak Anayasa hazırlığını birlikte gerçekleştirelim. Milletimizin kahir ekseriyeti tarafından benimsenecek, iç tutarlılığı olan, ülkemizin orta ve uzun vadedeki ihtiyaçlarını karşılayacak, makul bir metin ortaya çıkartacağımıza inanıyoruz. Diğer partilerin de Anayasa metinlerini önümüzdeki aylarda açıklamalarını bekliyoruz. Şayet hazırlanan bu taslakları müzakere etme ve ortak bir metin çıkarma imkanı ortaya çıkarsa, Türkiye için büyük bir kazanç olacaktır. Ancak geçmişteki tecrübelerimiz ve halihazırda sergilenen üslup bize, bu konuda çok da ümit vermiyor. Her ne şekilde olursa olsun, önümüzdeki yılın ilk aylarında kendi hazırlığımızı milletimizin takdirine sunmakta kararlıyız. Neticeten, ülkemizde demokrasinin, hukuk devletinin, yasamanın, yürütmenin, yargının daha iyi işlemesini sağlayacak tüm reformların takipçisiyiz" açıklamasında bulundu.

YARGITAY BAŞKANI AKARCA: YENİ ANAYASA YAPMA ARAYIŞINI DESTEKLİYORUZ
Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Yargıtay'ın yeni hizmet binasının sadece Yargıtay personeline değil yargı hizmeti alan avukatlara ve taraflara da uygun şekilde planlandığını belirterek, Yargıtay'ın uzun süreden bu yana 6 farklı binada görevini yerine getirdiğini söyledi. Açlık, sefalet, güçlünün zayıfı ezmesi gibi bir dizi insanlık ayıbının dünyayı her zamankinden daha çok sardığını söyleyen Akarca, "Türkiye yüz binlercesine ev sahipliği yaparak ekmeğini paylaşırken, Avrupa sahillerine vuran göçmen cesetleri Batı'nın insan hakları karnesi olarak gözlerimizin önünde duruyor" dedi.

Türkiye'nin 2016 yılındaki darbe girişiminin izlerini silmek için halen yoğun çaba harcadığını kaydeden Akarca, "Darbecileri ve yandaşlarını çeşitli şekillerde himaye eden bazı devletlerin demokrasi ve hukuk anlayışı, savundukları temel değerlere tamamen ters düşmektedir. Yeni bir Anayasa hazırlanması, iktidar ve muhalefet partilerinin gündemine girmiştir. Biz de bu arayışı destekliyoruz. Türkiye’nin daha iyi bir Anayasa yapabilecek köklü bir demokrasi kültürüne sahip olduğuna yürekten inanıyoruz. Böyle bir girişimde bulunurken, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı gibi konularda yüksek standartlar hedeflenmelidir. Anayasanın teknik yönündense etik yönüne ağırlık verilmelidir. Vatandaşların doğrudan ilgi alanına girmeyen, devlet teşkilatına ilişkin detaylarla Anayasa’nın hantallaştırılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Anayasa, devlet organlarından da önce, vatandaşların sahiplendiği bir toplumsal sözleşme metni olarak düzenlenmelidir. Anayasa, hukuk kültürümüzün mayası olmalıdır" diye konuştu.

'GÜNLÜK HAYATTA SUÇ TEŞKİL EDEN HER ŞEY SOSYAL MEDYADA DA SUÇTUR'
Akarca, halkın yargıya olan güveninin çok az olduğuna dair haber ve yorumların doğru olmadığını belirterek, "Hukukun doğru işleyişinin bir sonucu olarak kabul edilmesi gereken bazı tahliye kararları bahane edilerek Türk yargısına yönelik basında ve özellikle sosyal medyada yapılan kara propaganda faaliyetlerine halkımız itibar etmemelidir" dedi.

Sosyal medya kullanımının yargı açısından iki cephesi bulunduğunu kaydeden Akarca, "Birincisi, yargı mensuplarının sosyal medya kullanımına ilişkindir. Sosyal medya üzerinden siyasi, etnik, mezhepçi, cinsiyetçi ve benzeri paylaşım yaparak kamuoyuna mesaj vermek yargı mensuplarının tarzı olmamalıdır. Sosyal medya kullanımının yargı açısından diğer cephesi ise kamuoyunun devam etmekte olan yargılama süreçlerine müdahalesine ilişkindir. Anayasa'nın 138'inci maddesine göre, hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Çoğunlukla sahte hesapların arkasına sığınan kullanıcıların yargısal süreçler hakkında sosyal medyada yorumlar yapması, bu anayasal ve evrensel hukuki ilkenin ihlalini kronikleştirmiştir. Bilinmelidir ki günlük hayatta suç teşkil eden her söz ve davranış sosyal medya ortamın da suçtur. Kamuoyu gündemine taşınan hemen her soruşturmada, kovuşturmada ve bir bütün olarak yargılamalarda mahkemelere tavsiyede ve telkinde bulunulmaktadır. Bu davranışın suç olması bir yana, yargının işleyişine ciddi zararlar verdiği de ortadadır" ifadelerini kullandı.

'KRİPTO PARADAN KAYNAKLANAN YENİ SUÇ TİPLERİNE ETKİLİ BİR STRATEJİ OLUŞTURULMALI'
Ceza hukukunun toplumdaki ve teknolojideki gelişmelere cevap verebilecek şekilde yeni suç tanımları yapması gerektiğini söyleyen Akarca, "Toplumu suça karşı koruyabilmeli ve değişimleri zamanında algılayabilecek hassas mekanizmalar geliştirmelidir. Dijital para ve kripto para gibi teknolojik gelişmelerden kaynaklanan yeni suç tiplerine karşı etkili bir strateji oluşturulmalıdır" şeklinde konuştu.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyizoğlu, yeni hukuk fakültesi açılması gerektiğini belirterek, "Eğitim- öğretim kadroları mevcutlar açısından dahi yeterli değildir. Yarı hekim candan yarı hukukçu adaletten eder. Uygulama yanlışlarının önemli bir kısmının sebebi, eğitim- öğretim eksikliği ve tecrübe yoksunluğudur. Hukuk mesleklerine giriş sınavı tarihi bir adımdır. Başarı eşiğinin getirilmesi eşit derecede değerlidir" diye konuştu.
Programda, Yargıtay Başkanı Akarca tarafından Yargıtay'ın 1 Nisan 1868 tarihli ilk kuruluş belgesinin yer aldığı tablo Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hediye edildi. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş tarafından törende dua okundu.

Editör: TE Bilişim