Hayatının 40 yılını denizde geçirdiğini belirten balıkçı Seyfettin Uçar, denizdeki müsilaj tabakasının ölmüş deniz anası olduğunu iddia etti. En son 2007 senesinde aynı şekilde yoğun deniz anası görüldüğünü, sonrasında da denizde "kaykay", diğer adıyla müsilaj görüldüğünü belirten Uçar, "Denizlerin üzerini saran madde ölmüş eriyen deniz anasından başka bir şey değil. Jelimsi yapı denizin üzerinde ot çöp, ne varsa bünyesine katıyor. Allah’ın bir lütfu, müsilajın çekildiği yerlerde deniz pırıl pırıl. Bu sayede deniz temizleniyor" dedi.

Marmara denizini istila eden müsilaj hayatı olumsuz etkilemeye devam ediyor. Pek çok profesör ve bilim kurulu deniz üzerindeki maddenin ne olduğunu ve neden kaynaklandığını anlamak için çalışma yürütürken. Bursabalıkçılar Marmara denizindeki kötü görüntünün korkulacak bir yanının olmadığını savundu.

Bursa’nın Mudanya ilçesinde 40 yıllık balıkçılık yapan Seyfettin Uçar, deniz üzerindeki müsilaj tabakasının parçalanmış erimiş deniz anasından başka bir şey olmadığını belirterek, önemli olan deniz analarının toplu halde ölüp erimesine sebep olan şeyi araştırmak olduğunu söyledi.

Müsilaj tabakasının balık popülasyonuna etki etmediğini savunan Uçar, "Çocukluktan beri suyun içerisindeyiz. Tahminen 2007 yılları falandı, yine böyle oldu. O zaman fazla uzun sürmedi. Şimdiki 7-8 aydır sürüyor. İnsanlar son 2 ayını biliyor. O da suyun üzerine çıktığı için. Poyraz ya da imbat estiğinde deniz köpürüp suyun üzerine çıkarıyor. Aslında suyun dibine doğru her tarafta var, bu daha önce de olmuştu. Bizim balıkçıların görüşüne göre bu deniz anasıdır. Deniz anasının ölmesidir. Neden kaynaklanıyor? Ölüm sebeplerinin araştırılması gerekiyor. Bence birinci sebep kirlilik, ikinci sebep balık popülasyonunun azalması. Eskiden balık çoktu, deniz anası azdı. Balıklar deniz anasını yiyip yok ediyor. Zaten en fazla bir deniz anası 1 yıl zarfında büyüyüp erimeye başlıyor. Bu aralar çok sık oluyor. Bunları ne eritiyor? Onu araştırmak lazım. Bu sene ve geçtiğimiz sene istilacı deniz anaları geldi, özellikle kahverengi, alt tarafı kıvırcık, marula benzeyen... Onun dışında, 80 yaşındaki balıkçımızın bile bugüne kadar görmediği, 2 kulaç uzunluğunda, içerisinde kahverengi gözleri olan, 2-3 metre uzunluğunda deniz anaları geldi. Bundan kimse bahsetmiyor, ama balıkçılar görüyor. Oltaya gidiyorum, deniz anası çok olduğu için oltayı salıyorsun aşağı, inmiyor. Maalesef Marmara’da kirlilik oranı yüksek olduğu için deniz anası çok çabuk ürüyor. Ege ve Akdeniz’de aynı şey olmuyor Çünkü oralarda tuz oranı çok daha yüksek ve denizler temiz. Şu ânda denizde bana göre tehlikeli bir durum yok. En basitinden deniz bunu kabul etmez, haftada 3 kez balık yiyoruz. Burada bir şey olsa bize olur. Bir yerde Rabbim denizi temizliyor aslında. Bütün atıklarımızı, bütün pisliklerimizi alıyor. Deniz anası dediğimiz salya, bütün mikroorganizmaları, bütün bakterileri, hepsini yapıştırıyor üzerine, yağmur ve rüzgarla birlikte dibe çökertiyor. 2 ay sonra biz denize ağ atmaya başlayacağız. Salyanın çürümüş halini, gübre olmuş halini, derinlerde ağa takıldığını göreceğiz. Rüzgâr essin yeter ki. Bu deniz kendini bir haftada temizler. 15 günde cam gibi olur. Kıyılar tertemiz olmuş. Ben geziyorum, ama biraz açığa çıkıyorsun yine var" dedi.

Adalar bölgesindeki fay hatları incelenmeli

Ölen balıkların gazdan zehirlenerek ölmediğini, solungaçlarına salyanın dolması neticesi nefes alamayarak öldüğünü anlatan Seyfettin Uçar, "Biz balığa çıkıyoruz, ağlarımıza çok takılıyor. Ağın bir kısmında üst tabakası var, altta eriyen salya kısmı dökülüyor. Bunların örneklerini alıp gerekli yerlere göndereceğim. Müsilaj denilen şey deniz anasıdır. Deniz yüzeyindeki katı görüntünün sebebi bu. Buna yağmurlarla gelen partiküller ve çiçek tozları da ekleniyor. Deniz yüzeyindeki tabaka güneşin etkisiyle sararıp bu hâli alıyor. Bunlara Rabbim bir ömür vermiş, ama bu aralar çok sık ölüyorlar. Mühim olan deniz analarını eriten sebebin bulunması. Acaba fay hatlarından çıkan gazlar ve mağma sebebiyle fay hatlarından bir sıcak su çıkışı mı var? Bunun araştırılması lazım. Meselâ Adalar tarafını araştırmak lazım. Oraya cihazlar koymak lazım ki çıkan gazlar ölçülsün. Yoksa bunu kimse ölçemez. Bizim burada en derin yer 108 metre, lakin adalar kısmından geçen fay hatları üzerinde 1300-1400 metre derinlikler var. Bunların araştırılması lazım" diye konuştu.

Editör: TE Bilişim